cÜMLE : Kelimelerin bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturmasıdır. 2 tip cümle yapısı vardır. DURUM CÜMLESİ ve HAREKET CÜMLESİ. 1. DURUM CÜMLESİ : Adından da anlaşılacağı üzere bu cümle yapısı bir durumu bildirir. Bu tip cümlelere “İsim Cümlesi” de denir. Çünkü yapısında isim vardır, hareket bildiren bir fiil yoktur. 2. HAREKET CÜMLESİ : Bu cümle yapısında mutlaka bir fiil bulunur ve bir hareket bildirir. Bu tip cümlelere “Fiil Cümlesi” de denir.
|
1. SIMPLE PRESENT TENSE ( V1 ) - Geniş Zaman
Bu zaman biçimini genellikle yapılan veya olan şeylerden bahsederken kullanırız. Geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanların hepsini kapsar. Dolayısıyla, normal yaşamımızda sık sık yaptığımız şeylerden, alışkanlıklarımızdan ya da bilimsel gerçeklerden bahsederken kullanırız. Örnek : Her akşam dişlerimi fırçalarım. I brush my teeth every evening. Güneş doğudan doğar, batıdan batar. The sun rises in the east and sets in the west. Su 100°C’de kaynar, 0°C’de donar. Water boils at 100°C and freezes at 0°C.
2. PRESENT CONTINUOUS TENSE (am/is/are +Ving) - Şimdiki Zaman
Şu an olan durumlar veya hareketlerden bahsederken kullanılır. Bu zaman biçiminde geçmiş veya gelecek bizi ilgilendirmez. Sadece şu an ne olduğu bizi ilgilendirir.
Örnek :
Biz şu anda İngilizce zamanları öğreniyoruz. We are learning the English Tenses now.
Şu anda dünyada ekonomik kriz var.
There is an economic crisis in the world now. Şu anda Madagaskarda bir karınca palmiye ağacına tırmanıyor ve bir papağan onu seyrediyor An ant is climbing up a palm tree in Madagascar and a parrot is watching it at the moment.
3. FUTURE TENSE (Will + V1 ) - Gelecek Zaman
Gelecekte yapacağımız şeylerden veya olacak durumlardan bahsederken kullanırız. Şimdi veya geçmiş bizi ilgilendirmez. Sadece gelecek ilgilendirir.
Örnek:
İnsanlar 2030’ da Mars'ta yaşayacak. The people will live on Mars in 2030. 5 yıl sonra bir doktor olacağım. I will be a doctor 5 years later. Bir gün tekrar karşılaşacağız. We will meet again one day.
4. FUTURE TENSE (am/is/are + going to + V1) - Planlı Gelecek Zaman :
Gelecekte yapmayı planladığımız şeylerden veya büyük bir ihtimalle olacak şeylerden bahsederken kullanırız. Diğer gelecek zamandan farkı; olacak olan hareketin veya olayın neredeyse kesin olacağıdır.
Örnek:
15 Haziranda ÖSS’ ye gireceğim. I am going to enter the ÖSS on 15th of June. Hava çok bulutlu ve soğuk, Birazdan yağmur yağacak. The weather is very cloudy and cold. It is going to rain soon. Şu an bu kitabı okuyorum. Yarın bitireceğim. I am reading this book now. I am going to finish it tomorrow.
5. SIMPLE PAST TENSE (V2) - Görülen (di’li) Geçmiş Zaman :
Geçmişte olmuş bitmiş olay ya da durumlardan bahsederken kullanırız. Bu zaman biçiminde olaydan çok olayın ne zaman olduğu önemlidir. Fiilin 2. hali kullanılır.
Örnek:
3 yıl önce Amerika Irak’ı işgal etti. The U.S.A. invaded Iraq 3 years ago. Birkaç ay önce öğrencilerim benim için sonbahar yaprakları topladılar. My students collected Autumn leaves for me a few months ago.
6. PAST CONTINUOUS TENSE (was/were+Ving) - Şimdiki Zamanın Hikayesi) :
Bu zaman biçimini geçmişte olan bir olay ya da durumu anlatırken bir süreç olarak ele alırız ve genellikle aynı anda olan iki olayı anlatırken kullanırız.
Örnek: Ben gazete okurken annem yemek pişiriyordu. My mother was cooking meal in the kitchen while I was reading newspaper. Irak’ta insanlar ölürken, Amerikalılar hamburger yiyiyorlardı. While the people were dying in Iraq the American were eating hamburger.
• While, iki cümleyi birbirine bağlayan bir bağlaçtır. İki cümlenin arasına gelebildiği gibi cümlenin en başına da gelebilir. Hangi cümlenin başına gelirse, o cümleye –iken anlamını verir.
7. PRESENT PERFECT TENSE (have / has + V3) - Etkisi devam eden geçmiş zaman :
Geçmişte olmuş ve bitmiş fakat etkisi hala devam eden olay ya da durumlardan bahsederken kullanırız. Bu zaman yapısında olayın ne zaman olduğu önemli değildir. Olayın kendisi önem arz etmektedir. Çünkü olayın etkisi devam ediyor. Zaman zarfı kullanılmaz; ama miktar zarfı (zamanın miktarı) belirtilebilir. Bu zaman biçiminde genellikle “for, since, already, yet, just” vb. Zarflar kullanılır. Fiilin 3. hali kullanılır. Bu zaman biçimi ayrıca geçmişte bir dönem yapılan şeylerden bahsederken de kullanılır, zaman zarfı kullanmamak şartıyla.
Örnek:
Yüzümü yıkadım, kahvaltımı yaptım ve işe geldim. I have washed my face, had breakfast and come to work. Ben Marmaris’te 5 ay çalıştım sonra bir okulda İngilizce öğrettim. I have worked in Marmaris for 5 months then taught English in a school. Bahar yeni geldi ve çiçekler açtı. Spring has just come and the flowers have bloomed. Not : Simple Past Tense ve Present Perfect Tense genelde birbirine karıştırılır. Net bir açıklaması vardır. Örneğin; Pazartesi işe gidersiniz saat 10 da arkadaşınıza, elinizi yüzünüzü yıkadığınızı kahvaltı yaptığınızı ve işe geldiğinizi söylerken Present Perfect Tense kullanırsınız çünkü hala iş yerindesiniz. Ama ertesi gün izinli gününüzdür, evde bir arkadaşınıza bir önceki günden bahsederken Simple Past Tense’i kullanırsınız. Çünkü olay da etkisi de bitmiştir.
8. PAST PERFECT TENSE (had + V3) - Mişli geçmiş zaman)
Geçmişte yaşanan bir olaydan önce gerçekleşmiş başka bir olaydan bahsederken bu zaman biçimini kullanırız.
V3 V2 V1
2003 2005 2009 I had worked in Marmaris. I worked in a school. I work in İSMEK. Örnek: Öğretmenimiz bize İngilizce ögretti ama önce Türkçe dil bilgisini öğretmişti. Our teacher has taught English but at first he had taught Turkish grammar. Türkler Anadolu’dan önce Orta Asya’da yaşamışlerdı. Turks had lived in the Middle Asia before Anatolia.
9. PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE (have / has + been + Ving) -
Olayı geçmişte başlamış ve halen devam eden geçmiş zaman :
Bu zaman biçimi geçmişte başlamış ve hala devam etmekte olan olay ya da durumlar anlatılırken kullanılır. Kullanılan zarflar: “since, for, until now, until today”
been + ing = -mekte / -makta
Örnek :
İnsanlar yüzlerce yıldır milyonlarca ağaç kesmekteler. People have been cutting millions of trees for hundreds of years.
Çiğdem 1993 den beridir şarkı söylemekte.
Çiğdem has been singing songs since 1993.
Yaklaşık 15 yıldır Türkiye’de cep telefonu kullanmaktayız.
We have been using mabile phones for nearly 15 years in Turkey.
10. PAST PERFECT CONTINUOUS TENSE (had +been+ Ving)
Sürekli mişli geçmiş zaman:
Bu zaman biçimi geçmişte yaşanmış bir olaydan hemen öncesine kadar devam etmiş ve sonlanmış olayları anlatılırken kullanılır. Bu zaman biçiminde de “for, since” gibi zarflar kullanılabilir. Olay geçmişte başlamış ve bitmiştir. Bütün perfect zamanlarda olduğu gibi bunda da zaman zarfı kullanılmaz.
Örnek :
Amerika Irak’a saldırmadan önce Saddam Hüseyin Irak’ı yönetmekteydi. Saddam Hüseyin had been governing Iraq before America attacked her. Deprem olmadan önce 2 saattir film seyretmekteydim. I had been watching a film for 2 hours before the earthquake happened.
İnsanlar bu dünyada yaşamadan önce dinozorlar yaşamaktaydı.
Dinosours had been living before humans lived in this world.
11. FUTURE CONTINUOUS TENSE (will+be+Ving) - Gelecekte Şimdiki Zaman:
Bu zaman biçimi gelecekte belli bir zamanda ne yapıyor olduğumuzu o an içinde anlatmak için kullanılır. Örnek: Yarın bu saatte Marmariste yüzüyor olacağım. I will be swimming in Marmaris at this time tomorrow. Önümüzdeki Pazartesi Zeynep İstanbulda geziyor olacak. Zeynep will be travelling in İstanbul next Monday. 2 saat sonra kumpir yiyiyor olacağız. We will be eating kumpir 2 hours later.
12. FUTURE PERFECT TENSE (will+have+V3) - Gelecekte geçmiş zaman :
Bu zaman biçimi, gelecekte bir olayın belli bir zamanda bitmiş olacagını anlatmak için kullanılır. Örnek : Önümüzdeki yıl ben okuluma başlamış olacağım. I will have started my school next year. Gemi pazar günü Londraya varmış olacak. The ship will have reached London on Sunday. Saat 3'te konferans bitmiş olacak. The conference will have finished at 3pm.
13. FUTURE PERFECT CONTINUOUS TENSE (Will+have+been+Ving) -
Gelecekte Süreklilik Arzeden Geçmiş Zaman
Bu zaman biçimi geçmişte başlamış ve gelecekte de devam edecek olan olay yada durumlardan bahsederken kullanılır. For ve since zarfları kulanılır.
Örnek:
2010’da 5 yıldır İngilizce öğretmekte olacağım. I will have been teaching English for 5 years in 2010. Yarın saat 12’de 2 saattir yemek pişirmekte olacağım. I will have been cooking the meal for 2 hours at 12 pm tomorrow. Önümüzdeki Nisan’da 6 aydır İngilizce öğrenmekte olacağım. I will have been learning English for 6 months next April
14. HABITUAL PAST (Used to+V1 / Would+V1) - Geniş Zamanın Geçmiş Hali)
Bu zaman biçimini; geçmişte yaptığımız lakin şu an yapmadığımız, alışkanlıklarımızdan veya rutin yapılan şeylerden bahsederken kullanırız.
Örnek:
Çocukken “Susam Sokağı”nı seyrederdim. I used to watch “Sesame Street” when I was a child.
Kızım 5 yaşındayken onun saçını ben tarardım.
I would comb my doughter’s hair when she was 5 years old.
Ali küçükken pil zifti çiğnerdi.
Ali used to chew battery pitch when he was young.
NOT: Bu zaman biçiminde kullanılan “used to” ve “would“ aynı anlama gelir, aralarında kullanım açısından bir fark vardır. Used to hem hareket hem de durum cümlelerinde kullanılırken, would sadece hareket cümlelerinde kullanılır. Dolayısıyla hareket cümlelerinde used to yerine would kullanmak daha uygundur.
Güler bebekken çok şişmandı.
Güler used to be very fat when she was a baby.
NOT: Durum cümlelerinde ”used to” ya “be” mutlaka gelir.
Arkadaşlarım ve ben ormanda saklambaç oynardık.
I and my friends would play hide and seek in the forest.
15. UNREAL FUTURE TENSE (Would+be+Ving) - Gerçek Olmayan Gelecek
Bu zaman biçimi geçmişte yapılan veya yapılmayan bir duruma bağlı olmak şartıyla gelecekte bir şeyin oluyor veya yapılıyor olmasından bahsedilirken kullanılır. Yani gelecekte bir şeyin olması geçmişteki bir şarta bağlıdır.
Örnek:
Misafirlerim gelmeseydi ben şu an sinemada en sevdiğim filmimi seyrediyor olurdum. I would be watching my favourite film in the cinema now, if my guests didn’t come.
Eğer İngilizce kursuna başlamasaydım, şuan evde uyuyor olurdum.
I would be sleeping at home now, if I didn’t start the English course.
16. PLANNED FUTURE FOR PAST TENSE (was/were + going to + V1) -
Planlı Gelecek Zamanın Geçmiş Hali
Bu zaman biçimi geçmişte yapmayı planladığımız, fakat gerçekleşmeyen durum ya da olaylardan bahsederken kullanırız. Yani bir şeyi yapacağımıza dair plan yaptık ama bir herhangi sebepten dolayı plan gerçekleşmedi.
Örnek:
Mehmet bilim adamı olacaktı ama sonra fikrini değiştirdi. Mehmet was going to be a scientist but then he changed his mind.
Kurstan sonra evde yemek pişirecektim ama sonra sinemaya gitmeye karar verdim.
I was going to cook meal at home after the course but then I decided to go to the cinema.
Annemi arayacaktım ama sonra vazgeçtim
I was going to call my mother but then I changed my mind. Zero : If you study you pass the exam. (Fiil 1 ... Fiil 1) Eğer çalışırsan sınavı geçersin. Type 1 : If you study you will pass the exam. (Fiil 1 ... Will+Fiil 1) Eğer çalışırsan sınavı geçersin. Type 2 : If you studied you would pass the exam. (Fiil 2 ... would+Fiil 1) Eğer çalışsaydın sınavı geçerdin. Type 3 : If you had studied you would have passed the exam. Eğer çalışmış olsaydın sınavı geçmiş olurdun. (had+Fiil 3 ..would+have+Fiil 3) |
DÜZENSİZ FİİLLER LİSTESİ - IRREGULAR VERB LIST
|
Base Form
|
Past Simple
|
Past Participle
|
Türkçe anlamı
|
V1
|
V2
|
V3
| |
arise
|
arose
|
arisen
|
ortaya çıkmak
|
awake
|
awoke
|
awoken
|
uyanmak
|
be (am,is,are)
|
was, were
|
been
|
olmak
|
bear
|
bore
|
borne
|
katlanmak
|
beat
|
beat
|
beaten
|
vurmak
|
become
|
became
|
become
|
olmak
|
begin
|
began
|
begun
|
başlamak
|
bend
|
bent
|
bent
|
bükmek
|
bet
|
bet
|
bet
|
bahse girmek
|
bid
|
bid
|
bid
|
emretmek
|
bind
|
bound
|
bound
|
bağlamak
|
bleed
|
bled
|
bled
|
kanamak
|
bite
|
bit
|
bitten
|
ısırmak
|
blow
|
blew
|
blown
|
esmek
|
break
|
broke
|
broken
|
kırmak
|
breed
|
bred
|
bred
|
yetiştirmek
|
bring
|
brought
|
brought
|
getirmek
|
broadcast
|
broadcast
|
broadcast
|
yayımlamak
|
build
|
built
|
built
|
inşa etmek
|
burn
|
burned/burnt
|
burned/burnt
|
yakmak
|
burst
|
burst
|
burst
|
patlamak
|
buy
|
bought
|
bought
|
satın almak
|
catch
|
caught
|
caught
|
yakalamak
|
choose
|
chose
|
chosen
|
seçmek
|
come
|
came
|
come
|
gelmek
|
cost
|
cost
|
cost
|
değer biçmek
|
creep
|
crept
|
crept
|
emeklemek
|
cut
|
cut
|
cut
|
kesmek
|
deal
|
dealt
|
dealt
|
uğraşmak
|
dig
|
dug
|
dug
|
kazmak
|
do
|
did
|
done
|
yapmak
|
dive
|
dived, dove
|
dived
|
dalmak
|
drag
|
dragged
|
dragged
|
sürüklemek
|
draw
|
drew
|
drawn
|
çekmek
|
dream
|
dreamed/dreamt
|
dreamed/dreamt
|
rüya görmek
|
drive
|
drove
|
driven
|
sürmek
|
drink
|
drank
|
drunk
|
içmek
|
drown
|
drowned
|
drowned
|
boğulmak
|
eat
|
ate
|
eaten
|
yemek yemek
|
fall
|
fell
|
fallen
|
düşmek
|
feed
|
fed
|
fed
|
beslemek
|
feel
|
felt
|
felt
|
hissetmek
|
fight
|
fought
|
fought
|
dövüşmek
|
find
|
found
|
found
|
bulmak
|
fit
|
fit
|
fit
|
uymak
|
flee
|
fled
|
fled
|
kaçmak
|
fly
|
flew
|
flown
|
uçmak
|
forbid
|
forbade
|
forbidden
|
yasaklamak
|
forget
|
forgot
|
forgotten
|
unutmak
|
forgive
|
forgave
|
forgiven
|
affetmek
|
freeze
|
froze
|
frozen
|
donmak
|
get
|
got
|
gotten
|
elde etmek
|
give
|
gave
|
given
|
vermek
|
go
|
went
|
gone
|
gitmek
|
grow
|
grew
|
grown
|
büyümek
|
hang
|
hung
|
hung
|
asmak
|
have
|
had
|
had
|
sahip olmak
|
hear
|
heard
|
heard
|
duymak
|
hide
|
hid
|
hidden
|
saklamak
|
hit
|
hit
|
hit
|
vurmak
|
hold
|
held
|
held
|
tutmak
|
hurt
|
hurt
|
hurt
|
yaralanmak, incitmek
|
keep
|
kept
|
kept
|
saklamak, tutmak
|
kneel
|
knelt, kneeled
|
knelt, kneeled
|
diz çökmek
|
knit
|
knit, knitted
|
knit, knitted
|
örmek
|
know
|
knew
|
known
|
bilmek
|
lay
|
laid
|
laid
|
yaymak, uzanmak
|
lead
|
led
|
led
|
öncülük etmek
|
learn
|
learned/learnt
|
learned/learnt
|
öğrenmek
|
leap
|
leapt, leaped
|
leapt, leaped
|
sıçramak
|
leave
|
left
|
left
|
ayrılmak
|
lend
|
lent
|
lent
|
ödünç vermek
|
let
|
let
|
let
|
izin vermek
|
lie
|
lay
|
lain
|
yalan söylemek
|
light
|
lighted, lit
|
lighted, lit
|
aydınlatmak
|
lose
|
lost
|
lost
|
kaybetmek
|
make
|
made
|
made
|
yapmak
|
mean
|
meant
|
meant
|
anlamına gelmek
|
meet
|
met
|
met
|
buluşmak, tanışmak
|
mislead
|
misled
|
misled
|
yanlış yönlendirmek
|
pay
|
paid
|
paid
|
ödemek
|
prove
|
proved
|
proved, proven
|
ispat etmek
|
put
|
put
|
put
|
koymak
|
quit
|
quit
|
quit
|
vazgeçmek, çıkmak
|
read
|
read
|
read
|
okumak
|
ride
|
rode
|
ridden
|
binmek
|
ring
|
rang
|
rung
|
çalmak
|
rise
|
rose
|
risen
|
yükselmek
|
run
|
ran
|
run
|
koşmak
|
saw
|
sawed
|
sawn
|
testereyle kesmek
|
say
|
said
|
said
|
söylemek
|
see
|
saw
|
seen
|
görmek
|
seek
|
sought
|
sought
|
aramak
|
sell
|
sold
|
sold
|
satmak
|
send
|
sent
|
sent
|
göndermek
|
set
|
set
|
set
|
belirlemek
|
shake
|
shook
|
shaken
|
sarsmak
|
shed
|
shed
|
shed
|
saçmak, akıtmak
|
shine
|
shone
|
shone
|
parlamak
|
shoot
|
shot
|
shot
|
ateş etmek
|
show
|
showed
|
showed/shown
|
göstermek
|
shrink
|
shrank
|
shrunk, shrunken
|
çekmek (elbise vs.)
|
shut
|
shut
|
shut
|
kapatmak
|
sing
|
sang
|
sung
|
söylemek (şarkı,marş)
|
sink
|
sank
|
sunk
|
batmak
|
sit
|
sat
|
sat
|
oturmak
|
slay
|
slew
|
slain
|
katletmek
|
sleep
|
slept
|
slept
|
uyumak
|
slide
|
slid
|
slid
|
kaymak
|
speak
|
spoke
|
spoken
|
konuşmak
|
spend
|
spent
|
spent
|
harcamak
|
spin
|
spun
|
spun
|
dönmek
|
spread
|
spread
|
spread
|
yayılmak
|
stand
|
stood
|
stood
|
ayakta durmak
|
steal
|
stole
|
stolen
|
çalmak
|
stick
|
stuck
|
stuck
|
yapıştırmak
|
sting
|
stung
|
stung
|
sokmak (arı)
|
stink
|
stank
|
stunk
|
kokmak
|
strike
|
struck
|
struck, stricken
|
vurmak /grev yapmak
|
strive
|
strove
|
striven
|
çabalamak
|
swear
|
swore
|
sworn
|
yemin etmek
|
sweep
|
swept
|
swept
|
süpürmek
|
swim
|
swam
|
swum
|
yüzmek
|
swing
|
swung
|
swung
|
sallanmak
|
take
|
took
|
taken
|
almak
|
teach
|
taught
|
taught
|
öğretmek
|
tear
|
tore
|
torn
|
yırtmak
|
tell
|
told
|
told
|
anlatmak
|
think
|
thought
|
thought
|
düşünmek
|
throw
|
threw
|
thrown
|
fırlatmak
|
understand
|
understood
|
understood
|
anlamak
|
wake
|
woke
|
woken
|
uyanmak
|
wear
|
wore
|
worn
|
giymek
|
win
|
won
|
won
|
kazanmak
|
wind
|
wound
|
wound
|
sarmak
|
write
|
wrote
|
written
|
yazmak
|
RREGULAR VERB LIST - DÜZENSİZ FİİLLER LİSTESİ
| |||
beat
|
beat
|
beat / beaten
|
vurmak
|
bet
|
bet
|
bet
|
bahse girmek
|
bid
|
bid
|
bid
|
teklif etmek, önermek
|
broadcast
|
broadcast
|
broadcast
|
yayımlamak
|
burst
|
burst
|
burst
|
patlamak
|
cost
|
cost
|
cost
|
değer biçmek
|
cut
|
cut
|
cut
|
kesmek
|
fit
|
fit
|
fit
|
uymak
|
hit
|
hit
|
hit
|
vurmak
|
hurt
|
hurt
|
hurt
|
yaralanmak, incitmek
|
knit
|
knit / knitted
|
knit / knitted
|
örmek
|
let
|
let
|
let
|
izin vermek
|
light
|
lighted / lit
|
lighted / lit
|
aydınlatmak
|
put
|
put
|
put
|
koymak
|
quit
|
quit
|
quit
|
vazgeçmek, çıkmak
|
read
|
read
|
read
|
okumak
|
set
|
set
|
set
|
belirlemek
|
shed
|
shed
|
shed
|
saçmak, akıtmak
|
shut
|
shut
|
shut
|
kapatmak
|
spread
|
spread
|
spread
|
yayılmak
|
split
|
split
|
split
|
bölmek, yarmak
|
upset
|
upset
|
upset
|
çok üzülmek
|
bend
|
bent
|
bent
|
bükmek
|
build
|
built
|
built
|
inşa etmek
|
lend
|
lent
|
lent
|
ödünç vermek
|
send
|
sent
|
sent
|
göndermek
|
spend
|
spent
|
spent
|
harcamak
|
creep
|
crept
|
crept
|
emeklemek
|
feel
|
felt
|
felt
|
hissetmek
|
keep
|
kept
|
kept
|
saklamak, tutmak
|
sleep
|
slept
|
slept
|
uyumak
|
sweep
|
swept
|
swept
|
süpürmek
|
weep
|
wept
|
wept
|
ağlamak
|
bring
|
brought
|
brought
|
getirmek
|
buy
|
bought
|
bought
|
satın almak
|
catch
|
caught
|
caught
|
yakalamak
|
fight
|
fought
|
fought
|
dövüşmek
|
seek
|
sought
|
sought
|
aramak
|
teach
|
taught
|
taught
|
öğretmek
|
think
|
thought
|
thought
|
düşünmek
|
breed
|
bred
|
bred
|
yetiştirmek
|
bleed
|
bled
|
bled
|
kanamak
|
feed
|
fed
|
fed
|
beslemek
|
flee
|
fled
|
fled
|
kaçmak
|
kneel
|
knelt / kneeled
|
knelt / kneeled
|
diz çökmek
|
meet
|
met
|
met
|
buluşmak, tanışmak
|
shoot
|
shot
|
shot
|
ateş etmek
|
speed
|
sped / speeded
|
sped / speeded
|
hız yapmak
|
burn
|
burned / burnt
|
burned / burnt
|
yakmak
|
learn
|
learned / learnt
|
learned / learnt
|
öğrenmek
|
mean
|
meant
|
meant
|
anlamına gelmek
|
lay
|
laid
|
laid
|
yaymak, uzanmak
|
pay
|
paid
|
paid
|
ödemek
|
say
|
said
|
said
|
söylemek
|
cling
|
clung
|
clung
|
sarılmak, bağlanmak
|
fling
|
flung
|
flung
|
fırlatmak
|
wring
|
wrung
|
wrung
|
sıkmak
|
hang
|
hung
|
hung
|
asmak
|
sell
|
sold
|
sold
|
satmak
|
spin
|
spun
|
spun
|
dönmek
|
stick
|
stuck
|
stuck
|
yapıştırmak
|
sting
|
stung
|
stung
|
sokmak (arı)
|
strike
|
struck
|
struck / stricken
|
vurmak, grev yapmak
|
swing
|
swung
|
swung
|
sallanmak
|
tell
|
told
|
told
|
anlatmak
|
find
|
found
|
found
|
bulmak
|
grind
|
ground
|
ground
|
öğütmek, bilemek
|
wind
|
wound
|
wound
|
sarmak
|
dig
|
dug
|
dug
|
kazmak
|
get
|
got
|
gotten
|
elde etmek
|
sit
|
sat
|
sat
|
oturmak
|
win
|
won
|
won
|
kazanmak
|
stand
|
stood
|
stood
|
ayakta durmak
|
understand
|
understood
|
understood
|
anlamak
|
deal
|
dealt
|
dealt
|
uğraşmak
|
spell
|
spelt
|
spelt
|
hecelemek
|
dream
|
dreamed / dreamt
|
dreamed / dreamt
|
rüya görmek
|
leap
|
leapt / leaped
|
leapt / leaped
|
sıçramak
|
spill
|
spilt / spilled
|
spilt / spilled
|
dökmek
|
dive
|
dived, dove
|
dived
|
dalmak
|
prove
|
proved
|
proved / proven
|
ispat etmek
|
shave
|
shaved
|
shaved / shaven
|
traş olmak
|
have
|
had
|
had
|
sahip olmak
|
hear
|
heard
|
heard
|
duymak
|
hold
|
held
|
held
|
tutmak
|
lead
|
led
|
led
|
öncülük etmek
|
leave
|
left
|
left
|
ayrılmak
|
lose
|
lost
|
lost
|
kaybetmek
|
make
|
made
|
made
|
yapmak
|
mislead
|
misled
|
misled
|
yanlış yönlendirmek
|
shine
|
shone
|
shone
|
parlamak
|
slide
|
slid
|
slid
|
kaymak
|
spit
|
spat / spit
|
spat
|
tükürmek
|
arise
|
arose
|
arisen
|
ortaya çıkmak
|
awake
|
awoke
|
awoken
|
uyanmak
|
be (am,is,are)
|
was, were
|
been
|
olmak
|
bear
|
bore
|
borne
|
katlanmak
|
become
|
became
|
become
|
olmak
|
begin
|
began
|
begun
|
başlamak
|
bind
|
bound
|
bound
|
bağlamak
|
bite
|
bit
|
bitten
|
ısırmak
|
blow
|
blew
|
blown
|
esmek
|
break
|
broke
|
broken
|
kırmak
|
choose
|
chose
|
chosen
|
seçmek
|
come
|
came
|
come
|
gelmek
|
do
|
did
|
done
|
yapmak
|
draw
|
drew
|
drawn
|
çekmek
|
drink
|
drank
|
drunk
|
içmek
|
drive
|
drove
|
driven
|
sürmek
|
eat
|
ate
|
eaten
|
yemek yemek
|
fall
|
fell
|
fallen
|
düşmek
|
fly
|
flew
|
flown
|
uçmak
|
forbid
|
forbade
|
forbidden
|
yasaklamak
|
forget
|
forgot
|
forgotten
|
unutmak
|
forgive
|
forgave
|
forgiven
|
affetmek
|
freeze
|
froze
|
frozen
|
donmak
|
give
|
gave
|
given
|
vermek
|
go
|
went
|
gone
|
gitmek
|
grow
|
grew
|
grown
|
büyümek
|
hide
|
hid
|
hidden
|
saklamak
|
know
|
knew
|
known
|
bilmek
|
lie
|
lay
|
lain
|
yalan söylemek
|
ride
|
rode
|
ridden
|
binmek
|
ring
|
rang
|
rung
|
çalmak
|
rise
|
rose
|
risen
|
yükselmek
|
run
|
ran
|
run
|
koşmak
|
saw
|
sawed
|
sawn
|
testereyle kesmek
|
see
|
saw
|
seen
|
görmek
|
shake
|
shook
|
shaken
|
sarsmak
|
show
|
showed
|
showed / shown
|
göstermek
|
shrink
|
shrank
|
shrunk / shrunken
|
çekmek (elbise vs.)
|
sing
|
sang
|
sung
|
söylemek (şarkı,marş)
|
sink
|
sank
|
sunk
|
batmak
|
slay
|
slew
|
slain
|
katletmek
|
speak
|
spoke
|
spoken
|
konuşmak
|
steal
|
stole
|
stolen
|
çalmak
|
stink
|
stank
|
stunk
|
kokmak
|
strive
|
strove
|
striven
|
çabalamak
|
swear
|
swore
|
sworn
|
yemin etmek
|
swim
|
swam
|
swum
|
yüzmek
|
take
|
took
|
taken
|
almak
|
tear
|
tore
|
torn
|
yırtmak
|
throw
|
threw
|
thrown
|
fırlatmak
|
wake
|
woke
|
woken
|
uyanmak
|
wear
|
wore
|
worn
|
giymek
|
write
|
wrote
|
written
|
yazmak
|
İngilizce Atasözleri ve Anlamları(English Proverbs)
Bu derste ingilizce örnek atasözlerini ve türkçe karşılılarını bulabilirsiniz. Listeye eklenmesini istediğiniz ata sözleri var ise bunları bize iletişim formu ile iletebilirsiniz.
A stitch in time saves nine.
Birsey bozulursa, hemen tamir et böylece daha sonra düzeltmek için daha çok çaba sarfetmekten kurtulursun.
Stitch: ilmik(dikiş)
Birsey bozulursa, hemen tamir et böylece daha sonra düzeltmek için daha çok çaba sarfetmekten kurtulursun.
Stitch: ilmik(dikiş)
Still waters run deep..
Durgun sular derindir. Insanlar için kullanılır, genellikle sakin ve sessiz görünen insanların derin bir kişiliği vardır.
Durgun sular derindir. Insanlar için kullanılır, genellikle sakin ve sessiz görünen insanların derin bir kişiliği vardır.
He teaches ill, who teaches all.
Herşeyi öğreten kötü öğretmendir. Yani iyi öğretmen öğrencilerine herşeyi öğretmez, bazı şeyleri onların araştırmasına bırakır.
Herşeyi öğreten kötü öğretmendir. Yani iyi öğretmen öğrencilerine herşeyi öğretmez, bazı şeyleri onların araştırmasına bırakır.
Don't cross your bridges before you come to them.
Köprülerini onlara ulaşmadan geçme. Problemler sana ulaşmadan onlar için kaygılanma.
Cross: Karşıdan karşıya geçmek.
Köprülerini onlara ulaşmadan geçme. Problemler sana ulaşmadan onlar için kaygılanma.
Cross: Karşıdan karşıya geçmek.
The way to a man's heart is through his stomach.Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
Where there's a will there's a way.Eğer azim var ise her zaman bir yol bulunur. Yani zor da olsa bir amaca ulaşmak için azminiz var ise mutlaka bir yol bulursunuz.
If you wish good advice, consult an old man.
Eğer iyi bir nasihat istiyorsan yaşlı bir adama danış.
Consult: Danışmak.
Eğer iyi bir nasihat istiyorsan yaşlı bir adama danış.
Consult: Danışmak.
The best advice is found on the pillow.
Eğer bir problemin var ise, sorunun çözümünü iyi bir gece uykusundan sonra bulabilirsin.
Pillow: Yastık
Eğer bir problemin var ise, sorunun çözümünü iyi bir gece uykusundan sonra bulabilirsin.
Pillow: Yastık
You can't tell a book by its cover.
Kitabın iyi mi kötü mü olduğunu kabına bakarak anlayamassın. Insanlar için kullanılmıştır.
Cover: Kitap Kapağı.
Kitabın iyi mi kötü mü olduğunu kabına bakarak anlayamassın. Insanlar için kullanılmıştır.
Cover: Kitap Kapağı.
Bad news travels fast.
Kötü haber çabuk yayılır.
Kötü haber çabuk yayılır.
A little is better than none.
Az hiç yoktan iyidir. Elindeki ile idare et, ona da sahip olamayabilirdin.
Az hiç yoktan iyidir. Elindeki ile idare et, ona da sahip olamayabilirdin.
A word to the wise is enough.
Bilge insanlar için bir kelime yeter. Yani bilge kişiler uyarılınca bunu dikkate alır.
Wise: Bilge (insan).
Bilge insanlar için bir kelime yeter. Yani bilge kişiler uyarılınca bunu dikkate alır.
Wise: Bilge (insan).
Tell me who you go with and I'll tell you who you are.
Kimin yolundan gittiğini söyle kim olduğunu söyleyeyim. Türkçedeki "Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim." ile aynı anlamdadır.
Kimin yolundan gittiğini söyle kim olduğunu söyleyeyim. Türkçedeki "Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim." ile aynı anlamdadır.
Actions speak louder than words.
Davranışlar sözlerden daha önemlidir.
Davranışlar sözlerden daha önemlidir.
Every man is his own enemy.
Insan kendisinin düşmanıdır.
Insan kendisinin düşmanıdır.
Empty vessels make the most noise.
Boş teneke çok ses çıkartır. Yani bilgisiz insanlar bilgili insanlara göre daha çok konuşur.
Vessel: Gemi,deniz taşıtı.
Boş teneke çok ses çıkartır. Yani bilgisiz insanlar bilgili insanlara göre daha çok konuşur.
Vessel: Gemi,deniz taşıtı.
Each day brings its own bread.
Her yeni gün kendi ekmeğini getirir.
Her yeni gün kendi ekmeğini getirir.
An army marches on its stomach.
Bir ordu midesi üzerinde yürür. Yani bir gurup insana bir görev yaptırmak istiyorsan onların yemek ihtiyaçlarını karşılamalısın.
Bir ordu midesi üzerinde yürür. Yani bir gurup insana bir görev yaptırmak istiyorsan onların yemek ihtiyaçlarını karşılamalısın.
All roads lead to Rome.
Bir işi tamamlamak için bir çok yol vardır.
Bir işi tamamlamak için bir çok yol vardır.
After a storm comes a calm.
Üzüntülü, sinirli kimseler bir süre sonra yatışırlar.
Storm: Fırtına.
Üzüntülü, sinirli kimseler bir süre sonra yatışırlar.
Storm: Fırtına.
If you chase two rabbits, you will not catch either one.
Aynı anda iki amaç peşinde koşuyorsan, ikisini de başaramazsın.
Chase: Kovalamak.
Aynı anda iki amaç peşinde koşuyorsan, ikisini de başaramazsın.
Chase: Kovalamak.
He who hesitates is lost.
Kararını geciktirirsen fırsatı kaçırırsın.
Hesitate: Tereddüd Etmek, Duraklamak.
Kararını geciktirirsen fırsatı kaçırırsın.
Hesitate: Tereddüd Etmek, Duraklamak.
Blood is thicker than water.
Akraba ilişkileri, diğer ilişkilerden daha kuvvetlidir.
Akraba ilişkileri, diğer ilişkilerden daha kuvvetlidir.
Be swift to hear, slow to speak.
Konuşmadan önce dikkatlice dinle.
Swift: Hızlı.
Konuşmadan önce dikkatlice dinle.
Swift: Hızlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder