24 Mayıs 2015 Pazar

İNGİLİZCE ÖĞRENİYORUM

cÜMLE : Kelimelerin bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturmasıdır. 2 tip cümle yapısı vardır. DURUM CÜMLESİ ve HAREKET CÜMLESİ.

1.     DURUM CÜMLESİ : Adından da anlaşılacağı üzere bu cümle yapısı bir durumu bildirir. Bu tip cümlelere “İsim Cümlesi”  de denir. Çünkü yapısında isim vardır, hareket bildiren bir fiil yoktur.

2.     HAREKET CÜMLESİ : Bu cümle yapısında mutlaka bir fiil bulunur  ve bir hareket bildirir. Bu tip cümlelere “Fiil Cümlesi” de denir. 
DURUM CÜMLELERİ:

HAREKET CÜMLELERİ :



Ben bir öğretmenim.

Ben her gün dişlerimi fırçalarım.
Sen çok güzelsin.

Sen iyi yüzersin.
Biz İstanbul’da mutluyuz.

Biz kışın Uludağ’a gideriz.
Onlar Fransalı.

Onlar günde 8 saat çalışırlar.
O senin babandır.

O bütün yarışmalara katılır.
O hep sabırsızdır.

O lezzetli kurabiyeler yapar.
O ilginç bir kitaptır.

O her akşam dışarıda havlar.
Mehmet akıllı bir çocuktur.

Şermin sabah 7’de kalkar.





TENSES - Zamanlar


    1.    SIMPLE PRESENT TENSE ( V1 ) - Geniş Zaman

    Bu zaman biçimini genellikle yapılan veya olan şeylerden bahsederken kullanırız. Geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanların hepsini kapsar. Dolayısıyla, normal yaşamımızda sık sık yaptığımız şeylerden, alışkanlıklarımızdan ya da bilimsel gerçeklerden bahsederken kullanırız.

Örnek : 

Her akşam dişlerimi fırçalarım.
I brush my teeth every evening.

Güneş doğudan doğar, batıdan batar.
The sun rises in the east and sets in the west.

Su 100°C’de kaynar, 0°C’de donar.
Water boils at 100°C and freezes at 0°C.
2.    PRESENT CONTINUOUS TENSE (am/is/are +Ving) - Şimdiki Zaman
    Şu an olan durumlar veya hareketlerden bahsederken kullanılır. Bu zaman biçiminde geçmiş veya gelecek bizi ilgilendirmez. Sadece şu an ne olduğu bizi ilgilendirir.
Örnek : 

Biz şu anda İngilizce zamanları öğreniyoruz.
We are learning the English Tenses now.
Şu anda dünyada ekonomik kriz var.
There is an economic crisis in the world now.

Şu anda Madagaskarda bir karınca palmiye ağacına tırmanıyor ve bir papağan onu seyrediyor
An ant is climbing up a palm tree in Madagascar and a parrot is watching it at the moment.
3.    FUTURE TENSE (Will + V) - Gelecek Zaman

     Gelecekte yapacağımız şeylerden veya olacak durumlardan bahsederken kullanırız. Şimdi veya geçmiş bizi ilgilendirmez. Sadece gelecek ilgilendirir.
Örnek:  

İnsanlar 2030’ da Mars'ta yaşayacak.
The people will live on Mars in 2030.

5 yıl sonra bir doktor olacağım.
I will be a doctor 5 years later.

Bir gün tekrar karşılaşacağız.
We will meet again one day.
4.    FUTURE TENSE (am/is/are + going to + V1)  - Planlı Gelecek Zaman :

     Gelecekte yapmayı planladığımız şeylerden veya büyük bir ihtimalle olacak şeylerden bahsederken kullanırız. Diğer gelecek zamandan farkı; olacak olan hareketin veya olayın neredeyse kesin olacağıdır.
Örnek:  

15 Haziranda ÖSS’ ye gireceğim.
I am going to enter the ÖSS on 15th  of June.

Hava çok bulutlu ve soğuk, Birazdan yağmur yağacak.
The weather is very cloudy and cold. It is going to rain soon.

Şu an bu kitabı okuyorum. Yarın bitireceğim.
I am reading this book now. I am going to finish it tomorrow.
5.    SIMPLE PAST TENSE (V2) - Görülen (di’li) Geçmiş Zaman :

     Geçmişte olmuş bitmiş olay ya da durumlardan bahsederken kullanırız. Bu zaman biçiminde olaydan çok olayın ne zaman olduğu önemlidir. Fiilin 2. hali kullanılır.
Örnek:    

3 yıl önce Amerika Irak’ı işgal etti.
The U.S.A. invaded Iraq 3 years ago.

Birkaç ay önce öğrencilerim benim için sonbahar yaprakları topladılar.
My students collected Autumn leaves for me a few months ago.
6.    PAST CONTINUOUS TENSE (was/were+Ving) - Şimdiki Zamanın Hikayesi) :
    Bu zaman biçimini  geçmişte olan bir olay ya da durumu anlatırken bir süreç olarak ele alırız ve genellikle aynı anda olan iki olayı anlatırken kullanırız.
             
Örnek:  

Ben gazete okurken annem yemek pişiriyordu.
My mother was cooking meal in the kitchen while I was reading newspaper.

Irak’ta insanlar ölürken, Amerikalılar hamburger yiyiyorlardı.
While the people were dying in Iraq the American were eating hamburger.
           
• While, iki cümleyi birbirine bağlayan bir bağlaçtır. İki cümlenin arasına gelebildiği gibi cümlenin en başına da gelebilir. Hangi cümlenin başına gelirse, o cümleye –iken anlamını verir.


7.    PRESENT PERFECT TENSE (have / has + V
3) - Etkisi devam eden geçmiş zaman : 
 Geçmişte olmuş ve bitmiş fakat etkisi hala devam eden olay ya da durumlardan bahsederken kullanırız. Bu zaman yapısında olayın ne zaman olduğu önemli değildir. Olayın kendisi önem arz etmektedir. Çünkü olayın etkisi devam ediyor. Zaman zarfı kullanılmaz; ama miktar zarfı (zamanın miktarı) belirtilebilir. Bu zaman biçiminde genellikle “for, since, already, yet, just” vb. Zarflar kullanılır. Fiilin 3. hali kullanılır. Bu zaman biçimi ayrıca geçmişte bir dönem yapılan şeylerden bahsederken de kullanılır, zaman zarfı kullanmamak şartıyla.
Örnek:  

Yüzümü yıkadım, kahvaltımı yaptım ve işe geldim.
I have washed my face, had breakfast and come to work.

Ben Marmaris’te 5 ay çalıştım sonra bir okulda İngilizce öğrettim.
I have worked in Marmaris for 5 months then taught English in a school.

Bahar yeni geldi ve çiçekler açtı.
Spring has just come and the flowers have bloomed.

Not :   Simple Past Tense ve Present Perfect Tense genelde birbirine karıştırılır. Net bir açıklaması vardır. Örneğin; Pazartesi işe gidersiniz saat 10 da arkadaşınıza, elinizi yüzünüzü  yıkadığınızı kahvaltı yaptığınızı ve işe geldiğinizi söylerken Present Perfect Tense kullanırsınız çünkü hala iş yerindesiniz. Ama ertesi gün izinli gününüzdür, evde bir arkadaşınıza bir önceki günden bahsederken Simple Past Tense’i kullanırsınız. Çünkü olay da etkisi de bitmiştir.

8.    PAST PERFECT TENSE (had + V3) - Mişli geçmiş zaman)

Geçmişte yaşanan bir olaydan önce gerçekleşmiş başka bir olaydan bahsederken bu zaman biçimini kullanırız.
                             V                                          V                                      V1
                           2003                                      2005                                  2009
         I had worked in Marmaris.         I worked in a school.           I work in İSMEK.

Örnek:  

Öğretmenimiz bize İngilizce ögretti ama önce Türkçe dil bilgisini öğretmişti.
Our teacher has taught English but at first he had taught Turkish grammar.

Türkler Anadolu’dan önce Orta Asya’da yaşamışlerdı.
Turks had lived in the Middle Asia before Anatolia.
9.    PRESENT PERFECT CONTINUOUS TENSE (have / has + been + Ving) - 
       Olayı geçmişte başlamış ve halen devam eden geçmiş zaman : 
Bu zaman biçimi geçmişte başlamış ve hala devam etmekte olan olay ya da durumlar anlatılırken kullanılır. Kullanılan zarflar:  “since, for, until now, until today”

been + ing = -mekte / -makta
Örnek :  

İnsanlar yüzlerce yıldır milyonlarca ağaç kesmekteler.
People have been cutting millions of trees for hundreds of years.
Çiğdem 1993 den beridir şarkı söylemekte.
Çiğdem has been singing songs since 1993.
Yaklaşık 15 yıldır Türkiye’de cep telefonu kullanmaktayız.
We have been using mabile phones for nearly 15 years in Turkey.
10.    PAST PERFECT CONTINUOUS TENSE (had +been+ Ving
         Sürekli mişli geçmiş zaman:
 Bu zaman biçimi geçmişte yaşanmış bir olaydan hemen öncesine kadar devam etmiş ve sonlanmış olayları anlatılırken kullanılır. Bu zaman biçiminde de “for, since” gibi zarflar kullanılabilir. Olay geçmişte başlamış ve bitmiştir. Bütün perfect zamanlarda olduğu gibi bunda da zaman zarfı kullanılmaz.
Örnek :

Amerika Irak’a saldırmadan önce Saddam Hüseyin Irak’ı yönetmekteydi.
Saddam Hüseyin had been governing Iraq before America attacked her.

Deprem olmadan önce 2 saattir film seyretmekteydim.
I had been watching a film for 2 hours before the earthquake happened.
İnsanlar bu dünyada yaşamadan önce dinozorlar yaşamaktaydı.
Dinosours had been living before humans lived in this world.
11.    FUTURE CONTINUOUS TENSE (will+be+Ving) - Gelecekte Şimdiki Zaman:

Bu zaman biçimi gelecekte belli bir zamanda ne yapıyor olduğumuzu o an içinde anlatmak için kullanılır. 

Örnek:

Yarın bu saatte Marmariste yüzüyor olacağım.
I will be swimming in Marmaris at this time tomorrow.

Önümüzdeki Pazartesi Zeynep İstanbulda geziyor olacak.
Zeynep will be  travelling in İstanbul next Monday.

2 saat sonra kumpir yiyiyor olacağız.
We will be eating kumpir 2 hours later.
12.    FUTURE PERFECT TENSE (will+have+V3) - Gelecekte geçmiş zaman :
Bu zaman biçimi, gelecekte bir olayın belli bir zamanda bitmiş olacagını anlatmak için kullanılır.

Örnek : 

Önümüzdeki yıl ben okuluma başlamış olacağım.
I will have started my school next year.

Gemi pazar günü Londraya varmış olacak.
The ship will have reached London on Sunday.

Saat 3'te konferans bitmiş olacak.
The conference will have finished at 3pm.

13.    FUTURE PERFECT CONTINUOUS TENSE  (Will+have+been+Ving) - 
         Gelecekte Süreklilik Arzeden Geçmiş Zaman
       Bu zaman biçimi geçmişte başlamış ve gelecekte de devam edecek olan olay yada durumlardan bahsederken kullanılır. For ve since zarfları kulanılır.
Örnek:  

2010’da 5 yıldır İngilizce öğretmekte olacağım.
I will have been teaching English for 5 years in 2010.

Yarın saat 12’de 2 saattir yemek pişirmekte olacağım.
I will have  been cooking the meal for 2 hours at 12 pm tomorrow.

Önümüzdeki Nisan’da 6 aydır İngilizce öğrenmekte olacağım.
I will have been learning English for 6 months next April
14.    HABITUAL PAST  (Used to+V1 / Would+V1) - Geniş Zamanın Geçmiş Hali)

Bu zaman biçimini; geçmişte yaptığımız lakin şu an yapmadığımız, alışkanlıklarımızdan veya rutin yapılan şeylerden bahsederken kullanırız.
Örnek:

Çocukken “Susam Sokağı”nı seyrederdim.
I used to watch “Sesame Street” when I was a child.
Kızım 5 yaşındayken onun saçını ben tarardım.
I would comb my doughter’s hair when she was 5 years old.
Ali küçükken pil zifti çiğnerdi.
Ali used to chew battery pitch when he was young.
NOT: Bu zaman biçiminde kullanılan “used to” ve “would“ aynı anlama gelir, aralarında kullanım açısından bir fark vardır. Used to hem hareket hem de durum cümlelerinde kullanılırken, would sadece hareket cümlelerinde kullanılır. Dolayısıyla hareket cümlelerinde used to yerine would kullanmak daha uygundur.
Güler bebekken çok şişmandı.
Güler used to be very fat when she was a baby.
NOT: Durum cümlelerinde ”used to” ya “be” mutlaka gelir.
Arkadaşlarım ve ben ormanda saklambaç oynardık.
I and my friends would play hide and seek in the forest.
15.    UNREAL FUTURE TENSE  (Would+be+Ving) - Gerçek Olmayan Gelecek

Bu zaman biçimi geçmişte yapılan veya yapılmayan bir duruma bağlı olmak şartıyla gelecekte bir şeyin oluyor veya yapılıyor olmasından bahsedilirken kullanılır. Yani gelecekte bir şeyin olması geçmişteki bir şarta bağlıdır.
Örnek:

Misafirlerim gelmeseydi ben şu an sinemada en sevdiğim filmimi seyrediyor olurdum.
I would be watching my favourite film in the cinema now, if my guests didn’t come.
Eğer İngilizce kursuna başlamasaydım, şuan evde uyuyor olurdum.
I would be sleeping at home now, if I didn’t start the English course.
16.    PLANNED FUTURE FOR PAST TENSE (was/were + going to + V1) - 
         Planlı Gelecek Zamanın Geçmiş Hali
Bu zaman biçimi geçmişte yapmayı planladığımız, fakat gerçekleşmeyen durum ya da olaylardan bahsederken kullanırız. Yani bir şeyi yapacağımıza dair plan yaptık ama bir herhangi sebepten dolayı plan gerçekleşmedi.
Örnek:

Mehmet bilim adamı olacaktı ama sonra fikrini değiştirdi.
Mehmet was going to be a scientist but then he changed his mind.
Kurstan sonra evde yemek pişirecektim ama sonra sinemaya gitmeye karar verdim.
I was going to cook meal at home after the course but then I decided to go to the cinema.
Annemi arayacaktım ama sonra vazgeçtim
I was going to call my mother but then I changed my mind.
IF CONDITIONALS (IF CLAUSES) : ŞART CÜMLELERİ

Zero     :   If you study you pass the exam.   
(Fiil 1 ... Fiil 1)
                   
Eğer çalışırsan sınavı geçersin.

Type 1  :  If you study you will pass the exam. 
    (Fiil 1 ... Will+Fiil 1)
                   
Eğer çalışırsan sınavı geçersin.

Type 2   :  If you studied you would pass the exam.    
(Fiil 2 ... would+Fiil 1)
                   
Eğer çalışsaydın sınavı geçerdin.

Type 3   :  If you had studied you would have passed the exam.  
                    
Eğer çalışmış olsaydın sınavı geçmiş olurdun.   (had+Fiil 3 ..would+have+Fiil 3)

 DÜZENSİZ FİİLLER LİSTESİ    -    IRREGULAR VERB LIST 
Base Form
Past Simple
Past Participle
Türkçe anlamı
V1
V2
V3

 arise 
 arose
 arisen
 ortaya çıkmak
 awake
 awoke
 awoken
 uyanmak
 be    (am,is,are)
 was, were
 been
 olmak
 bear
 bore
 borne
 katlanmak 
 beat
 beat
 beaten
 vurmak
 become
 became
 become
olmak
 begin
 began
 begun
 başlamak
 bend
 bent
 bent
 bükmek
 bet
 bet
 bet
 bahse girmek
 bid
 bid
 bid
 emretmek
 bind
 bound
 bound
 bağlamak
 bleed 
 bled
 bled
 kanamak
 bite
 bit
 bitten
 ısırmak
 blow
 blew
 blown
 esmek
 break
 broke
 broken
 kırmak
 breed
 bred
 bred
 yetiştirmek 
 bring
 brought
 brought
 getirmek
 broadcast
 broadcast
 broadcast
 yayımlamak
 build
 built
 built
 inşa etmek
 burn
 burned/burnt
 burned/burnt
 yakmak
 burst
 burst
 burst
 patlamak
 buy
 bought
 bought
 satın almak
 catch
 caught
 caught
 yakalamak
 choose
 chose
 chosen
 seçmek
 come
 came
 come
 gelmek
 cost
 cost
 cost
 değer biçmek
 creep
 crept
 crept
 emeklemek
 cut
 cut
 cut
 kesmek
 deal 
 dealt
 dealt
 uğraşmak
 dig
 dug
 dug
 kazmak
 do
 did
 done
 yapmak
 dive
 dived, dove
 dived
 dalmak 
 drag
 dragged
 dragged
 sürüklemek 
 draw
 drew
 drawn
 çekmek
 dream
 dreamed/dreamt
 dreamed/dreamt
 rüya görmek
 drive
 drove
 driven
 sürmek
 drink
 drank
 drunk
 içmek
 drown
 drowned
 drowned
 boğulmak 
 eat
 ate
 eaten
 yemek yemek
 fall
 fell
 fallen
 düşmek
 feed 
 fed
 fed
 beslemek
 feel
 felt
 felt
 hissetmek
 fight
 fought
 fought
 dövüşmek
 find
 found
 found
 bulmak
 fit
 fit
 fit
 uymak
 flee
 fled
 fled
 kaçmak
 fly
 flew
 flown
 uçmak
 forbid
 forbade
 forbidden
 yasaklamak 
 forget
 forgot
 forgotten
 unutmak
 forgive
 forgave
 forgiven
 affetmek
 freeze
 froze
 frozen
 donmak
 get
 got
 gotten
 elde etmek
 give
 gave
 given
 vermek
 go
 went
 gone
 gitmek
 grow
 grew
 grown
 büyümek
 hang
 hung
 hung
 asmak
 have
 had
 had
 sahip olmak
 hear
 heard
 heard
 duymak
 hide
 hid
 hidden
 saklamak
 hit
 hit
 hit
 vurmak
 hold
 held
 held
 tutmak
 hurt
 hurt
 hurt
 yaralanmak, incitmek
 keep
 kept
 kept
 saklamak, tutmak
 kneel
 knelt, kneeled
 knelt, kneeled
 diz çökmek 
 knit
 knit, knitted
 knit, knitted
 örmek 
 know
 knew
 known
 bilmek
 lay
 laid
 laid
 yaymak, uzanmak
 lead
 led
 led
 öncülük etmek
 learn
 learned/learnt
 learned/learnt
 öğrenmek
 leap 
 leapt, leaped
 leapt, leaped
 sıçramak
 leave
 left
 left
 ayrılmak
 lend
 lent
 lent
 ödünç vermek
 let
 let
 let
 izin vermek
 lie
 lay
 lain
 yalan söylemek
 light 
 lighted, lit
 lighted, lit
 aydınlatmak
 lose
 lost
 lost
 kaybetmek
 make
 made
 made
 yapmak
 mean
 meant
 meant
 anlamına gelmek
 meet
 met
 met
 buluşmak, tanışmak
 mislead
 misled
 misled
 yanlış yönlendirmek
 pay
 paid
 paid
 ödemek
 prove 
 proved
 proved, proven
 ispat etmek
 put
 put
 put
 koymak
 quit 
 quit
 quit
 vazgeçmek, çıkmak
 read
 read
 read
 okumak
 ride
 rode
 ridden
 binmek
 ring
 rang
 rung
 çalmak
 rise
 rose
 risen
 yükselmek
 run
 ran
 run
 koşmak
 saw
 sawed
 sawn
 testereyle kesmek
 say
 said
 said
 söylemek
 see
 saw
 seen
 görmek
 seek 
 sought
 sought
 aramak
 sell
 sold
 sold
 satmak
 send
 sent
 sent
 göndermek
 set
 set
 set
 belirlemek 
 shake 
 shook
 shaken
 sarsmak
 shed
 shed
 shed
 saçmak, akıtmak
 shine 
 shone
 shone
 parlamak
 shoot 
 shot
 shot
 ateş etmek
 show
 showed
 showed/shown
 göstermek
 shrink 
 shrank
 shrunk, shrunken
 çekmek (elbise vs.)
 shut
 shut
 shut
 kapatmak
 sing
 sang
 sung
 söylemek (şarkı,marş)
 sink
 sank
 sunk
 batmak 
 sit
 sat
 sat
 oturmak
 slay
 slew
 slain
 katletmek 
 sleep
 slept
 slept
 uyumak
 slide
 slid
 slid
 kaymak 
 speak
 spoke
 spoken
 konuşmak
 spend
 spent
 spent
 harcamak
 spin 
 spun
 spun
 dönmek
 spread
 spread
 spread
 yayılmak 
 stand
 stood
 stood
 ayakta durmak
 steal
 stole
 stolen
 çalmak 
 stick 
 stuck
 stuck
 yapıştırmak
 sting
 stung
 stung
 sokmak (arı) 
 stink
 stank
 stunk
 kokmak 
 strike
 struck
 struck, stricken
 vurmak /grev yapmak 
 strive
 strove
 striven
 çabalamak 
 swear
 swore
 sworn
 yemin etmek 
 sweep 
 swept
 swept
 süpürmek
 swim
 swam
 swum
 yüzmek
 swing
 swung
 swung
 sallanmak 
 take
 took
 taken
 almak
 teach
 taught
 taught
 öğretmek
 tear
 tore
 torn
 yırtmak
 tell
 told
 told
 anlatmak
 think
 thought
 thought
 düşünmek
 throw
 threw
 thrown
 fırlatmak
 understand
 understood
 understood
 anlamak
 wake
 woke
 woken
 uyanmak
 wear
 wore
 worn
 giymek
 win
 won
 won
 kazanmak
 wind
 wound
 wound
 sarmak 
 write                           
 wrote                    
 written                         
  yazmak


RREGULAR VERB LIST - DÜZENSİZ FİİLLER LİSTESİ






 beat
 beat
 beat / beaten
 vurmak
 bet
 bet
 bet
 bahse girmek
 bid
 bid
 bid
 teklif etmek, önermek
 broadcast
 broadcast
 broadcast
 yayımlamak
 burst
 burst
 burst
 patlamak
 cost
 cost
 cost
 değer biçmek
 cut
 cut
 cut
 kesmek
 fit
 fit
 fit
 uymak
 hit
 hit
 hit
 vurmak
 hurt
 hurt
 hurt
 yaralanmak, incitmek
 knit
 knit / knitted
 knit / knitted
 örmek 
 let
 let
 let
 izin vermek
 light 
 lighted / lit
 lighted / lit
 aydınlatmak
 put
 put
 put
 koymak
 quit 
 quit
 quit
 vazgeçmek, çıkmak
 read
 read
 read
 okumak
 set
 set
 set
 belirlemek 
 shed
 shed
 shed
 saçmak, akıtmak
 shut
 shut
 shut
 kapatmak
 spread
 spread
 spread
 yayılmak 
 split
 split
 split
 bölmek, yarmak
 upset
 upset
 upset
 çok üzülmek




 bend
 bent
 bent
 bükmek
 build
 built
 built
 inşa etmek
 lend
 lent
 lent
 ödünç vermek
 send
 sent
 sent
 göndermek
 spend
 spent
 spent
 harcamak




 creep
 crept
 crept
 emeklemek
 feel
 felt
 felt
 hissetmek
 keep
 kept
 kept
 saklamak, tutmak
 sleep
 slept
 slept
 uyumak
 sweep 
 swept
 swept
 süpürmek
 weep
 wept
 wept
 ağlamak




 bring
 brought
 brought
 getirmek
 buy
 bought
 bought
 satın almak
 catch
 caught
 caught
 yakalamak
 fight
 fought
 fought
 dövüşmek
 seek 
 sought
 sought
 aramak
 teach
 taught
 taught
 öğretmek
 think
 thought
 thought
 düşünmek




 breed
 bred
 bred
 yetiştirmek 
 bleed 
 bled
 bled
 kanamak
 feed 
 fed
 fed
 beslemek
 flee
 fled
 fled
 kaçmak
 kneel
 knelt / kneeled
 knelt / kneeled
 diz çökmek 
 meet
 met
 met
 buluşmak, tanışmak
 shoot 
 shot
 shot
 ateş etmek
 speed
 sped / speeded
 sped / speeded
 hız yapmak




 burn
 burned / burnt
 burned / burnt
 yakmak
 learn
 learned / learnt
 learned / learnt
 öğrenmek
 mean
 meant
 meant
 anlamına gelmek




 lay
 laid
 laid
 yaymak, uzanmak
 pay
 paid
 paid
 ödemek
 say
 said
 said
 söylemek




 cling
 clung
 clung
 sarılmak, bağlanmak
 fling
 flung
 flung
 fırlatmak
 wring
 wrung
 wrung
 sıkmak
 hang
 hung
 hung
 asmak
 sell
 sold
 sold
 satmak
 spin 
 spun
 spun
 dönmek
 stick 
 stuck
 stuck
 yapıştırmak
 sting
 stung
 stung
 sokmak (arı) 
 strike
 struck
 struck / stricken
 vurmak, grev yapmak 
 swing
 swung
 swung
 sallanmak 
 tell
 told
 told
 anlatmak




 find
 found
 found
 bulmak
 grind
 ground
 ground
 öğütmek, bilemek
 wind
 wound
 wound
 sarmak 




 dig
 dug
 dug
 kazmak
 get
 got
 gotten
 elde etmek
 sit
 sat
 sat
 oturmak
 win
 won
 won
 kazanmak




 stand
 stood
 stood
 ayakta durmak
 understand
 understood
 understood
 anlamak




 deal 
 dealt
 dealt
 uğraşmak
 spell
 spelt
 spelt
 hecelemek




 dream
 dreamed / dreamt
 dreamed / dreamt
 rüya görmek
 leap 
 leapt / leaped
 leapt / leaped
 sıçramak
 spill
 spilt / spilled
 spilt / spilled
 dökmek




 dive
 dived, dove
 dived
 dalmak 
 prove 
 proved
 proved / proven
 ispat etmek
 shave
 shaved
 shaved / shaven
 traş olmak




 have
 had
 had
 sahip olmak
 hear
 heard
 heard
 duymak
 hold
 held
 held
 tutmak
 lead
 led
 led
 öncülük etmek
 leave
 left
 left
 ayrılmak
 lose
 lost
 lost
 kaybetmek
 make
 made
 made
 yapmak
 mislead
 misled
 misled
 yanlış yönlendirmek
 shine 
 shone
 shone
 parlamak
 slide
 slid
 slid
 kaymak 
 spit
 spat / spit
 spat
 tükürmek




 arise 
 arose
 arisen
 ortaya çıkmak
 awake
 awoke
 awoken
 uyanmak
 be    (am,is,are) 
 was, were
 been
 olmak
 bear
 bore
 borne
 katlanmak 
 become
 became
 become
olmak
 begin
 began
 begun
 başlamak
 bind
 bound
 bound
 bağlamak
 bite
 bit
 bitten
 ısırmak
 blow
 blew
 blown
 esmek
 break
 broke
 broken
 kırmak
 choose
 chose
 chosen
 seçmek
 come
 came
 come
 gelmek
 do
 did
 done
 yapmak
 draw
 drew
 drawn
 çekmek
 drink
 drank
 drunk
 içmek
 drive
 drove
 driven
 sürmek
 eat
 ate
 eaten
 yemek yemek
 fall
 fell
 fallen
 düşmek
 fly
 flew
 flown
 uçmak
 forbid
 forbade
 forbidden
 yasaklamak 
 forget
 forgot
 forgotten
 unutmak
 forgive
 forgave
 forgiven
 affetmek
 freeze
 froze
 frozen
 donmak
 give
 gave
 given
 vermek
 go
 went
 gone
 gitmek
 grow
 grew
 grown
 büyümek




 hide
 hid
 hidden
 saklamak
 know
 knew
 known
 bilmek
 lie
 lay
 lain
 yalan söylemek
 ride
 rode
 ridden
 binmek
 ring
 rang
 rung
 çalmak
 rise
 rose
 risen
 yükselmek
 run
 ran
 run
 koşmak
 saw
 sawed
 sawn
 testereyle kesmek
 see
 saw
 seen
 görmek
 shake 
 shook
 shaken
 sarsmak
 show
 showed
 showed / shown
 göstermek
 shrink 
 shrank
 shrunk / shrunken
 çekmek (elbise vs.)
 sing
 sang
 sung
 söylemek (şarkı,marş)
 sink
 sank
 sunk
 batmak 
 slay
 slew
 slain
 katletmek 
 speak
 spoke
 spoken
 konuşmak
 steal
 stole
 stolen
 çalmak 
 stink
 stank
 stunk
 kokmak 
 strive
 strove
 striven
 çabalamak 
 swear
 swore
 sworn
 yemin etmek 
 swim
 swam
 swum
 yüzmek
 take
 took
 taken
 almak
 tear
 tore
 torn
 yırtmak
 throw
 threw
 thrown
 fırlatmak
 wake
 woke 
 woken
 uyanmak 
 wear
 wore 
 worn
 giymek
 write
 wrote
 written
 yazmak

İngilizce Atasözleri ve Anlamları(English Proverbs)

Bu derste ingilizce örnek atasözlerini ve türkçe karşılılarını bulabilirsiniz. Listeye eklenmesini istediğiniz ata sözleri var ise bunları bize iletişim formu ile iletebilirsiniz.
A stitch in time saves nine. 
Birsey bozulursa, hemen tamir et böylece daha sonra düzeltmek için daha çok çaba sarfetmekten kurtulursun. 
Stitch: ilmik(dikiş)
Still waters run deep..
Durgun sular derindir. Insanlar için kullanılır, genellikle sakin ve sessiz görünen insanların derin bir kişiliği vardır.
He teaches ill, who teaches all. 
Herşeyi öğreten kötü öğretmendir. Yani iyi öğretmen öğrencilerine herşeyi öğretmez, bazı şeyleri onların araştırmasına bırakır.
Don't cross your bridges before you come to them.
Köprülerini onlara ulaşmadan geçme. Problemler sana ulaşmadan onlar için kaygılanma.
Cross: Karşıdan karşıya geçmek.
The way to a man's heart is through his stomach.Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
Where there's a will there's a way.Eğer azim var ise her zaman bir yol bulunur. Yani zor da olsa bir amaca ulaşmak için azminiz var ise mutlaka bir yol bulursunuz.
If you wish good advice, consult an old man.
Eğer iyi bir nasihat istiyorsan yaşlı bir adama danış.
Consult: Danışmak.
The best advice is found on the pillow. 
Eğer bir problemin var ise, sorunun çözümünü iyi bir gece uykusundan sonra bulabilirsin.
Pillow: Yastık
You can't tell a book by its cover.
Kitabın iyi mi kötü mü olduğunu kabına bakarak anlayamassın. Insanlar için kullanılmıştır.
Cover: Kitap Kapağı.
Bad news travels fast. 
Kötü haber çabuk yayılır.
A little is better than none. 
Az hiç yoktan iyidir. Elindeki ile idare et, ona da sahip olamayabilirdin.
A word to the wise is enough. 
Bilge insanlar için bir kelime yeter. Yani bilge kişiler uyarılınca bunu dikkate alır. 
Wise: Bilge (insan).
Tell me who you go with and I'll tell you who you are. 
Kimin yolundan gittiğini söyle kim olduğunu söyleyeyim. Türkçedeki "Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim." ile aynı anlamdadır.
Actions speak louder than words. 
Davranışlar sözlerden daha önemlidir.
Every man is his own enemy. 
Insan kendisinin düşmanıdır.
Empty vessels make the most noise. 
Boş teneke çok ses çıkartır. Yani bilgisiz insanlar bilgili insanlara göre daha çok konuşur. 
Vessel: Gemi,deniz taşıtı.
Each day brings its own bread. 
Her yeni gün kendi ekmeğini getirir.
An army marches on its stomach. 
Bir ordu midesi üzerinde yürür. Yani bir gurup insana bir görev yaptırmak istiyorsan onların yemek ihtiyaçlarını karşılamalısın.
All roads lead to Rome. 
Bir işi tamamlamak için bir çok yol vardır.
After a storm comes a calm. 
Üzüntülü, sinirli kimseler bir süre sonra yatışırlar.
Storm: Fırtına.
If you chase two rabbits, you will not catch either one. 
Aynı anda iki amaç peşinde koşuyorsan, ikisini de başaramazsın. 
Chase: Kovalamak.
He who hesitates is lost. 
Kararını geciktirirsen fırsatı kaçırırsın. 
Hesitate: Tereddüd Etmek, Duraklamak.
Blood is thicker than water. 
Akraba ilişkileri, diğer ilişkilerden daha kuvvetlidir.
Be swift to hear, slow to speak. 
Konuşmadan önce dikkatlice dinle. 
Swift: Hızlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder